Sıradan günün sıradışı hikayesi

Siz hiç sıradan başlayan bir günü sıradışı bitirdiniz mi?
Ben bitirdim.
Büyük bir alışveriş merkezinde vitrin bakarken, normal insanlar gibi kalabalığa karışmış halde yürürken bir anda olduğunuz yere çöktünüz mü?
Bacaklarınızın hiç bir işe yaramadan sadece et ve kemik yığını gibi olduğunu düşünün. Nasıl hissederdiniz?
Yürüyemediğiniz oldu mu hiç?
Benim oldu.
Bu nasıl bir çaresizliktir? Ağlamaklı olursunuz ama ağlamazsınız. Güçlü durmaya çalışırsınız ama gücünüz elinizden alınmıştır sanki.
Tekerlekli sandalye olmadan bir yere gidememek?
Bastonsuz ayağa kalkamamak?
Titreyen bacaklarınızla dengenizi kaybedip etrafta tutunacak birilerini aramak?
İşte benim sıradan başlayan günüm tekerlekli sandalyede, hastane odasında bitti...

Etrafımda kocaman bi kalabalık. Sağlık görevlileri geldi, Hülya yanımda çaresiz çırpınıyor beni ayağa kaldırmaya çalışıyor ama olmuyor. Gücüm bitti. Konuşmaları duyuyorum. "Yazık", "noldu acaba" diyorlar. Bi süre sonra sesler uğultu oldu, sonra bitti. Küçük beyaz bi odadayım, sedyeye yatırmışlar, üstümde beyaz bi örtü. Tansiyon, nabız bakıyorlar. "Sizi bu şekilde gönderemeyiz, hastaneye götüreceğiz" diyor sağlık görevlisi.

Ambulansla hastaneye giderkenki tek düşüncem yürüyen insanlardı. Tekrar yürüyebilir miyim? Şaşkınım. Yanımda Hülya var. Elimi hiç bırakmıyor. Bir daha asla yürüyemiyeceğimi düşünüp korktum. En beteri ölüm bile korkutamazdı oysa. Bu defa çok korktum. Ve o kadar korkarken hiç paniklemedim. Sesim çıkmıyor, ağlamıyorumda. Sadece artık yenmekten et kısmına gelmiş tırnaklarımı kemiriyordum. Neler olacağını merak ediyorum. Bacaklarıma noldu? Onları niye hissetmiyorum? Niye bacaklarıma komut veremiyorum?

Ve.. hastane maceram başladı.
Bütün o testler, tahlliler, muayeneler normal çıkarken ben neden yürüyemiyordum? Neden bedenim felçli gibi davranıyordu? 2 adımı neden atamadım? Anlayamıyordum. Neden sorusuna cevap yoktu. Doktor şaşkın... Hülya şaşkın... Güner şaşkın... bense korkuyorum, kimseye demiyorum ama çok korkuyorum.

Ayağa kalkmaya çabaladığım anda dizlerim boşalıyordu. Yeni yürümeyi öğrenen çocuklar gibiydim. Elleriyle her an destek vermeye hazır biri oluyordu arkamda. Hemen iki adım ötemde doktorum adımlarıma bakıyor. 'bir, iki, hadi kızım'. Üçüncü adım gelemiyordu. Yok oluyordu bacaklarım. Dengemi kaybettiğim anda arkamdaki el kavrıyordu beni. Usulca tekerlekli sandalyeye oturtuluyordum.

Hastaneye yatış verdi doktor. "Sizi burda biraz misafir edelim, çok memnun kalacaksınız, yemekler harikadır" dedi. Hülya yanımda. Onun varlığı güç veriyor. Sakinliği iyi geliyor. Hastane çok güzel, odam nefis. Yatağım rahat. TV ve bana özel banyom var. Hasta önlüğü verdiler bana, güzel kokuyor. İçinde kendimi gerçekten hasta hissettim ama Hülya'yla işin gırgırındayız. Gömlek sol omuzdan ve yandan çıtçıtlı. Uçuk mavi, minik desenleri var. Çok beğendim. Biz çıtçıtların hepsini kapamayıp birazını yırtmaç yapıyoruz. Pek bi seksi oldu. Hülya resimler çekiyor bana.

En büyük sıkıntı kolumda serum varken tuvalete gitmek. Yürüyemediğim için serumla birlikte iki kişi bana eşlik ediyor. Biraz mahçubum, birazda utanıyorum. Yapıcak bişi yok.
İlk gece Hülya'yı uyandırmaya kıyamadım. Tuvaletede yanlız gidemem kolumda serum var, çişimi yatağa kaçırdım. İşte o zaman feci utandım. Hemen yatak çarşaflarım, önlüğüm değiştirildi. Hülya da beni bir güzel yıkadı.

Hastanede ikinci günüm. Değişen bişi yok. Bacaklarıma elektrik almaya başladım. İyi geliyor. Fazladan bir adım atıyorum. Mutluluktan ölüyorum. Adım atmak hiç bu kadar keyif verici olmamıştı. Doktorumun ellerini bırakmıyorum. Sevincim kursağımda kalıyor. Beşinci adımı atamıyorum. Arkamdaki el sıkıca kavrıyor düşmeme izin vermedi. Tekerlekli sandalyeye oturtulup yatağıma geri gönderiliyorum.
Yemekler nefis. Hele tatlılar?

Serum haricinde minik bir hap veriyorlar. Uyku hiç bu kadar çekici olmamıştı. Uyumaya doyamıyorum. Saatler duruyor. Zaman duruyor.

Hastanede üçüncü günüm. Her sabah doktorum ziyaretime geliyor. Çok güleryüzlü, traşlı, mis gibi kokuyor. Sorular soruyor bana. Günümün nasıl geçtiğini soruyor. "Haplar uyku yapıyor, uykuya doyamıyorum" diyorum. Gülüyor. Dosyama bakıp, "biraz dinlenin" diyor. İstediğim zaman yanıma geleceğini öğreniyorum. Bugünkü adımlarım yine zayıf. Üzgün yatağıma dönüyorum.

Hastanede dördüncü günüm. Sabah rutin kontrollerim yapıldı. Hemşire doktorun ziyaretime geleceğini söylüyor. Gelene kadar biraz uyuyabilirim.

Bir zaman sonra uyandırılıyorum. Doktorun yanında biri daha var. Beyaz saçlı, gözlüklü, heybetli. 60'tan fazla. Hala çok yakışıklı. Sorular soruyor, yürümemi istiyor. Hemen arkamda hasta bakıcı var, düşersem tutacak. Heybetli olan doktor kimsenin bana müdahale etmesine izin vermiyor, "düşerse, bırakın düşsün" diyor sertçe. Bir iki üç.. ayakta duramıyorum bacaklarım titriyor. Dördüncü adım gelmeden düştüm. İşte o zaman kendimi çok çaresiz savunmasız hissettim. Gözlerim doldu. Çaresizlikten zemine vuruyorum. Doktorlar kendi aralarında konuşuyorlar. Omurilik sıvısı alacaklar izin istiyorlar benden. Pahalı, acılı, riskliymiş. Ama doktorum uzman. Ona çok güveniyorum. İşe yarayacaksa "peki" diyorum usulca. Korku kaplıyor, ürperiyorum, tedirginim. Çok çok korkuyorum.

O gece karar veriyorum. Yürüyeceğim. O zaman omrilik sıvısı almalarına gerek kalmaz. Kararlıyım. Şimdiye kadar hep güçlüydüm. Şimdide olabilirim. Yürümem gerek. Geceyi bekliycem. Uyku çok tatlı, öncesinde uyumalıyım.

Gece...
Hülya uyudu.
Sessizce yataktan kalkıyorum. Ayaklarıma ağırlığımı verir vermez olduğum yere çöktüm. Yatağa tutunarak kalkıyorum. Defalarca düştüm. Kimsenin yardımı olmadan, odada duvardan duvara dizlerim titreye titreye yürümeye çalışıyorum. Mutluluktan ağlıyorum. Sessiz kalmak için parmağımı ısırıyorum. Bacaklarımın feri kesilene kadar yürümeye devam ediyorum. Ayağa kalkıcam diye kollarım yoruldu. Sabah doktoruma söyleyeceğim. Ona kocaman sarılıp, "ben artık yürüyorum, bakın yürüyorum" diyeceğim.

Sabah yorgun ama mutlulukla uyanıyorum. Rutin kontrollerim yapıldı, yatağım, önlüğüm değişti. Doktor geliyor. Çok heyecanlıyım. İçim içime sığmıyor.
"Gece dersimi çalıştım yürüyorum".
"Hadi o zaman"...
Heyecanla adım atmaya çalışıyorum. Bir, iki, üç... dizlerim titriyor düştüm. Yatağa tutunarak kalktım.
Tekrar... tekrar.. tekrar devam ediyorum. "Tamam" diyor doktor. "Fizik tedaviye devam edelim". Doktoruma sarılıyorum kocaman. İyi biri o.
Mutluluktan ağlıyorum.

Ertesi gün taburcu oldum hastaneden...
Fizik tedaviye aralıksız devam ettik.
Sonraki bir iki hafta baston kullandım...

Ve mutlu son...
Normal insanlar gibi YÜRÜYORUM.
Ağustos 2010, Memorial

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder